Duymak istemiyordu, elleriyle kulaklarını kapadı. Ama tüm hücreleri dile gelmiş; “Senin gerçeğin ne? Senin gerçeğin ne?” diye bağırıyordu sanki.
“Ne demek istemiştir?
Şimdi gerçek böyle kişiye göre değişen bir şey mi?
Benim gerçeğim neden farklı olsun ki?
Of ya iyice ne karıştı kafam!” dedi Ayşe. “Mehmet abi ne demek istemişti acaba? Niye bu kadar kızmıştı ki? Ne oldu yani arkadaşlarımla bara gittiysek yani? Mezuniyetini kutlamak için ne yapsaydık evde gün gibi mi kutlasaydık? Lise bitmiş, yani bugün kutlama olmayacakta ne zaman olacaktı? Ne vardı bu kadar kızacak sanki?”
Mehmet, Ayşe onun gittiği okula başlayınca ona göz kulak olmayı vazife edinmişti. Ayşe’den iki yaş büyüktü. Ayşe için lise hayatı zaten zordu, yeni arkadaşlar, yeni ortam, yeni dersler. Bu dönemde ne yapsa suç, ne yapsa kabahat sayılıyordu. “Onun gibi değilim ki ben farklıydım, o siyahsa ben beyaz, o beyaz ise ben siyah yani o kadar. Sürekli abi nasihatleri, bıktım.” diyerek dolaşıyordu.
“Kuzen, okul sonrası fazla takılma, yok şunu yapma, yok buraya gitme.” derdi Mehmet. O yüzden çok gıcık olurdu ona. Çok kitap okurdu ama konuştu mu çok güzel konuşurdu. Ailedeki herkes Mehmet için ileride büyük adam olacağını söylerdi. Ayşe’ye sürekli soru sormaya çalışır, Ayşe’de bundan çok sıkılırdı. Halbuki cevabını bildiği soruları sormanın mantığı neydi?
“Cevap vermek istemiyorum ki, düşünmek zorunda kalıyorum. Yapmak istediğim şeyi hemen yapmak daha keyifli. Önünü arkasını düşünmeden, hayatın tadını kaçırıyor gibi. Bakınca bir kız arkadaşı bile yok. Yani ne kadar bu dünyaya uyumlu ki? Gerçi ne yapsınlar onu? Sıkıcı!
Liseden mezun olmuşum yani, hoşlandığım çocukta orada. Şimdi ben onunla çıkmayayım da kiminle çıkayım? Yani ne olmuş? Berk’in başka kız arkadaşları varmış. Olsun, çok yakışıklı. Ayrıca ben diğerlerinden farklıyım. Tabi bunu anlar mı Mehmet abi? Ne mümkün! Tutturmuş gerçeğini kaybetme, gerçek seni kurtaracak, gerçeklerden uzaklaşma!
Ne bu yani bir kere kaçamak yaptık diye. Ne olur ki? Yani yakalanmasaydım haberin bile olmayacaktı dedim ki demez olaydım. Yok efendim, zaten gerçeğin su yüzüne çıkma gibi bir huyu varmış. Vay efendim bana yakışmamış gizli saklı işler çevirmek. Kimsin sen? Senin gerçeğin ne?”
Benim gerçeğim mi?
Ne demekti gerçek?
Bana göre ona göre değişir miydi ki? Mehmet abimin gerçeği ile benim gerçeğim farklı mı ki? “Gerçek değişmez Ayşe” demişti. Şimdi ne oldu da bana bunu söyledi?
Peki benim gerçeğim neydi? İşime geleni, isteklerime uyanı mı gerçek kabul etmiştim. Duruma uydurduğum sahtelikleri gerçeğim mi kabul etmiştim ki bana bunu söyledi acaba?
Gerçek tekti ve zamana göre, mekana göre, kişiye göre değişmediğini biliyordum.
Benim gerçeğim nasıl değişmiş olabilir ki?
İnsan gerçekten uzaklaşabilir miydi?
Gerçekleri değişebilir miydi?
İnsanlar tek gerçekten çıkıp neyin peşinden gider ki?
Gerçekten, benim gerçeğim neydi?